The chaos environment, ongoing since 2011, when the grassroots
movement has started has transformed Syria into a field of power struggle. The
region has converted into an arena of struggle both for the local actors in
Syria and for the regional and global powers trying to maximize their national
benefits. As a result of the increasing intensity of the conflicts, the mass
immigration waves have headed towards Turkey and the terrorist actions and
activities have come to a state of threat for Turkey. Turkey, with
approximately 900 km Syrian border line of the mainland, fell in a position to
increase the defense measures at the border line, to provide her own security. In
spite of the measures implemented, arising of the actual attacks against her
military units and mainland by the Regime forces and terrorist organizations oriented
Turkey to respond in accordance with the legal authorization of the common
international law. One of these events was the case of shooting down a Russian
SU-24 aircraft which violates the Turkish Airspace. The aim of the study is to
investigate this case which is related to the security policy of Turkey,
usually discussed on the axis of military, economics and Turkish-Russian
bilateral relations perspective, with the dimensions of international treaties
and legislation.
To that end, the bilateral and/or multilateral agreements,
conventions and the domestic legal documents of Turkey were scanned with a
critical literature review and the case was investigated with a descriptive
methodology through the directly related documents. In conclusion, it is
evaluated that the interception of the Russian Aircraft was legitimate within
the frame of international and international legislation.
:
Halk hareketlerinin başladığı 2011’den bu yana devam eden kaos ortamı, Suriye’yi
yoğun bir güç mücadelesi sahasına dönüştürmüştür. Bölge gerek Suriye’deki yerel
aktörlerin, gerekse ulusal çıkarlarını maksimize etmeye çalışan bölgesel ve
küresel güçlerin mücadele arenası halini almıştır. Çatışmaların artan şiddeti
sonucu kitlesel göç dalgaları Türkiye’ye yönelmiş, terörist eylem ve faaliyetler
Türkiye’yi de tehdit eder duruma gelmiştir. Suriye ile yaklaşık 900 km’lik kara
sınırına sahip olan Türkiye, kendi güvenliğini sağlamak maksadıyla hudut
hattındaki savunma tedbirlerini artırmak ve angajman kurallarını değiştirmek durumunda
kalmıştır. Alınan tedbirlere rağmen rejim ve terörist örgütler tarafından
askerî unsur ve ülke topraklarına yönelik fiili saldırıların meydana gelmesi, Türkiye’yi
uluslararası hukukun kendisine verdiği yetki çerçevesinde karşılık vermeye
yöneltmiştir. Bu olaylardan birisi de Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus SU-24
uçağının düşürülmesi olayıdır. Bu çalışmanın amacı da çoğunlukla askerî,
ekonomik ve Türk-Rus ikili ilişkileri ekseninde tartışılan, Türkiye’nin
güvenlik politikasına ilişkin bu olayın, uluslararası antlaşmalar ve hukuk
boyutuyla ele alınarak incelenmesidir. Bu maksatla konuya ilişkin ikili ve/veya
uluslararası antlaşmalar, konvansiyonlar ve Türkiye’nin kendi iç hukuk mevzuatı,
eleştirel literatür incelemesi yöntemiyle taranmış ve doğrudan ilişkili bulunan
dokümanlar üzerinden betimsel bir yöntemle olay değerlendirilmiştir. Sonuç olarak,
Rus uçağına yapılan müdahalenin uluslararası ve ulusal mevzuat çerçevesinde meşru
olduğu değerlendirilmiştir.
Journal Section | Makaleler |
---|---|
Authors | |
Publication Date | April 20, 2016 |
Submission Date | October 4, 2017 |
Published in Issue | Year 2016Volume: 1 Issue: 1 |